24.12.08

ÇOCUKLUK ANIM...

profile editor
1970'li yıllarda
babamın görevi nedeniyle henüz Ankara'da değiliz,
ama sık sık,
akraba ziyaretleri için gelip gidiyoruz.
Anneannemin Etlik'te bahçe içinde tek katlı bir evi vardı.
Apartman katlarının sıkıcılığından sonra, orada kendimi
unutur, tüm günümü bahçede geçirirken çok mutlu olurdum.
Bahçede dedemin yaptığı kare şeklindeki
küçük havuzda büyük bir sevgiyle bakılan,
"kırmızı balık"ların yüzüşlerini seyretmek...
bahçeyi ziyaret eden
mahalle kedi ve köpeklerini doyurmak üzere,
mutfak trafiğini yoğunlaştırmak...
Dut ağaçlarından olgunlaşmış dutları toplayıp yemek...
Ankara armutlarının, elmaların tatları...
sularını akıta akıta yenmek üzere ağaçtan kopartılması,
o eriklerin lezzeti... şekerpare kayısının önce çağla olarak sonra da
rengini bulduktan sonra toplanması, onlarda bitince çekirdeğini kırıp
içindeki bademlerin yenmesi,
çatıya çıkıp vişne ağaçlarından vişneleri toplamak ve sonra da
büyük bir kısmının reçel olarak değerlendirilip kış boyunca
lezzetle yenmesi...
bir kısmının da "vişneli ekmek" olarak anında tüketilmesi
halen zevkle hatırladığım lezzetlerdendir.
Bütün bunlar büyüklerin nezaretinde gerçekleştirilirdi tabiiii :)
Ama bir gün, benden küçük olan teyzemin kızıyla
bahçede evcilik oynarken, gözüme takılan bir
şekerpareyi kopartmak üzere gözüme kestirdiğimi hatırlıyorum.
Bütün tombikliğimle ağaca bir güzel tırmandım...
Erişebildiğim şekerpare kayısıları da aşağı attım!!!
İş geldi geri inmeye...
Nerede, bir türlü beceremiyorum, aşağı atlamayı da
gözüme alamadım bir türlü.
O arada ayağım da kayınca, iki kolumla asılı kaldım ağaçta...
Bir yandan da anneme bağırıyorum,
onlarda içeriden sesimi duymadılar...
Gücüm yettiğince parmaklarımı daldan bırakmamaya çalışıyorum.
Ama vücut ağır... gücüm kalmıyor!
Neyse teyzemin kızının son gayreti ile
koşup annemlere haber vermesi,
onların imdadıma yetişmesi ile ağaçtan kurtarılıyorum...
ve Mutlu Son...
Ancak sonrası, belki 1 aydan fazla bir süre kollarım ağrıdı
ve tombişliğimi yüklenen zavallı kollarım ...
koltuk altlarımda damarlar çatlamış, mosmor oldular...
* * * * * * * * * * *
Artık bu ağaçları şehirlerde bulabilmek, en taze ve katkısız tatları
dallarından kopartabilmek rüya oluyor!
Çocukların çoğu
neyin nerede yetiştiğini bile bilmiyor veya unutuyor...
(Sevgili arkadaşım Zehra, beni "mim"lediği için bu hikeyemi
sizlerle paylaştım. Unutamadığım lezzet ve acılardan bir hikayeydi...)
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Doğup büyüdüğümüz, ilk ağladığımız, orada yürüdüğümüz,
onun kucağında özgür olduğumuz, onunla övündüğümüz toprak !
Şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış,
yiğitlerimizin göğsüyle kurtarılmış toprak !
Bir tek tozuna bile canımızı seve seve vererdiğimiz toprak;
bizim en büyük değerimiz sensin.
Vatanım!
Her tarafından güzellikler fışkıran, bağrında yatılan,
rüzgarında bile tatlı tatlı seslenişler bulduğum vatanım, hey !
Seni duyabilmek için yaşıyorum.
Bana sen güç veriyorsun, beni sen doyuruyorsun.
Bütün gönüller seninle dolup, taşıyor.
VATAN !
Savaş alanlarında, senin için canını veren yüzlerce yiğidin
asla yere bırakmadığı şanlı Bayrak !...
Bu dünyada senden daha üstün bir değer,
daha güzel bir duygu var mıdır?
Sevgilerimle...

3 yorum:

Şükrü Yılmaz dedi ki...

Yere düşen yağmur damlaları Kalbine inecek güneşi engellemesin Güneş bulutların arasından Hep sana doğru baksın Güneş güzellikler getirsin Günaydın
Hayırlı Günler Ailenizle ve Sevdiklerinizle birlikte Gününüzün Sağlıklı neşeli ve bol bereketli geçmesini dilerim.Sagılarımla.

Yorum: Ah nerede o guzelim geçmiş gunler,şimdi bende sizin gibi düşünüyor ve de aklıma geldikçe gözlerimden yaşlar dökuluyor cunku insan buyukçe kuculur ve cocuk olur buda yaşlılıgın gereğidir allah kımseyi aleden ayaktan düşürmesin bende aynı eskı ebahçeli havuzlu ve her turlu meyvesi turunc gilleri olan bahçeli evimin uzerıne dıkılen apartmen dairesinde oturuyorum bu daha kötu benım için...
VATANSIZ'insanlar milletler ,kimliksiz ve kişiliksiz dirler,ALLAH bize bu ulkeyi VATAN bırakan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve arkadaşlarına Şehitlerimize ve mehmetçiklerimize Rahmet eylesin mekanları cennet olsun.VATAN,Toprak ager ugrunda ölen varsa VATAN'dır NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE....

GÖZLERİN YETER

Unutmuşum kendimi senin gözlerinde
Farkında değilim saatlerin geçtiğinin
Ne olurdu sanki zaman dursa yarim
Elimdeyken sevdiğim senin ellerin

Yağmura gerek yok gözlerin yeter
Yüreğime yağar hasretin senin
Sensiz geçecek her gün yarim
Çığ olur düşer yüreğime benim

Sözlere gerek yok gözlerin yeter
Dilin gizler ama onlar doğruyu söyler
Seviyorsun gözlerinden belli yarim
Yüreğim yalnızca gözlerini dinler

Alıntı:Umut Gül
http://www.yazgulu.com/siirler/gozlerinyeter.php

Şükrü Yılmaz
Antakya-Hatay
http://sukruyilmaz.net
http://sukruyilmaz.net/blog

NuR dedi ki...

Sevgili Mine, çocukluğu bahçeli evde geçmiş biri olarak bana çok aşina bir anı. Ben öyle usta olmuştum ki, artık ağaçtan ağca maymun çevikliği ile geçer aşağıda ki anneme, ananeme baygınlıklar yaşatırdım. Ne lüks içindeymişik de farkında değilmişik
Sevgiyle kal

Adsız dedi ki...

Canım çok güzel bir anı bak güzel anıları hatırladın teşekkürler.
fıkra güzel:) sevgiler