21.9.08

EINSTEIN'İN ATATÜRK'E MEKTUBU...

Cumhuriyet rejiminin henüz on yaşında olduğu günlerdeki Türkiye ile
83 yaşındaki Cumhuriyet Türkiyesi'nin farkı
Alman Fizikçi Albert Einstein'in Mektubunda belirlenmiştir.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dahilerinden olan
Alman Fizikçi Albert Einstein,
17 Eylül 1933'te Ankara'ya, Başbakanlığa gönderdiği ve
"Sadık hizmetkarınız olmaktan şeref duyuyorum"
sözlerinin yer aldığı mektubunda,
Hitler'in iktidara gelmesinden sonra
Almanya'da çalışmalarına imkán kalmayan
değişik meslek gruplarından 40 bilim adamı için,
Türkiye'den iş talebinde bulunuyor.
*Einstein'in ricası* Atatürk tarafindan kabul edilmiş
ve bu bilim adamlarının tamamı Türkiye'ye gelerek
Üniversite Reformu'nda görev almışlardı.
Almanya'da 1932 sonbaharında yapılan
genel seçimleri, Adolf Hitler'in Nasyonal Sosyalist Partisi,
yani Naziler kazandı ve Hitler, 1933'un 30 Ocak günü
Başbakanlığa getirildi.
Naziler'in hedeflerinden biri, Yahudiler'in,
öncelikle de Almanya'daki Yahudiler'in köklerinin kazınmasıydı.
O tarihten birkaç sene önce başlamış olan
Yahudi karşıtı hareketler Naziler'in iktidarı elde etmelerinden sonra
daha da arttı ve çok sayıda Yahudi, Almanya'yi terketti.
Ayrılma hazırlığı yapan Yahudiler arasında
dünyanın önde gelen bilim adamları da vardı
ve Albert Einstein da onlardan biriydi.
Berlin Üniversitesi'nde hocalık yapan ama
kısa bir müddet sonra artık ders veremeyeceğini fark eden
Einstein, 1933 ilkbaharında Almanya'dan ayrıldı,
Fransa'ya geçti ve Paris'teki
"College de France"da hocalık etmeye başladı.
Bu sırada, Nazi tehdidi altında bulunan Museviler'in himayesi maksadıyla
"Yahudi Nüfusu Koruma Grupları Birliği"
ismini taşıyan ve kısa adı "OSE" olan bir kurum oluşturulmuştu.
Birliğin merkezi Paris'te idi ve şeref baskanlığına da Albert Einstein getirilmişti.
Albert Einstein, 1933'un 17 Eylul'unde Ankara'ya işte bu sıfatla,
yani "OSE'nin şeref başkanı" olarak bir mektup gönderdi.
Einstein, "Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanlığı"na,
yani Başbakanlığa hitaben son derece nazik bir dille yazdığı mektubunda
Almanya'daki bazı kanunlar dolayısıyla çok sayıda
Alman Bilim adamının mesleklerini icra edemez hále geldiklerini söylüyordu.
Bilim adamlarının çalışabilecekleri
bir ülke aradıklarını da anlatan Einstein,
40 kişilik bir uzman listesi hazırladıklarını yazıyor,
bu kişilerin hiçbir karşılık beklemediklerini anlatıyor
ve Türk Hükümeti'nin
söz konusu bilim adamlarını kabul etmesi halinde
sadece "insani bir faaliyette" bulunmuş olmakla kalmayacağını,
Türkiye'nin bu kabulden büyük kazanç sağlayacağını da ifade ediyordu.
Einstein, şimdi Başbakanlığa bağlı olan
"Cumhuriyet Arşivi"nde muhafaza edilen
17 Eylül 1933 tarihli mektubunu yazdığı sırada, başbakanlık makamında
İsmet Bey (İnönü) vardı.
Belgenin üzerinde yer alan ve İsmet İnönü'nün elyazısıyla olan nottan
anlaşıldığına göre, İnönü, 9 Ekim günü mektubu
"Maarif Vekáleti'ne", yani Milli Eğitim Bakanlığı'na havale etti.
Milli Eğitim Bakanı, o tarihte Reşid Galip Bey idi.
Albert Einstein'in mektubunun alt kısmında ve yan tarafında
elyazısıyla üç madde halinde yazılmış bazı notlar bulunuyor.
Reşit Galip Bey'e ait bu notlarda geçen
"Teklif, mevzuat-ı kanuniyemizle ...değildir",
"Bunları bu günkü seráite (şartlara) göre kabule imkán yoktur" şeklindeki ifadelerden, teklifin bakanlık tarafindan ilk aşamada
kabul edilmediği anlaşılıyor.
Ancak, Türkiye'nin bu tarihten hemen sonra
40'tan fazla Alman bilim adamını davet edip Üniversitelerde görevlendirmesi ve
Üniversite Reformu'nun da bu sırada yapılması,
Milli Eğitim'in karşı çıktığı teklifin kabulünde çok daha
yüksek bir makamın,
yani bizzat Reisicumhur Mustafa Kemal'in
devreye girmesinin etkili olduğunu düşündürüyor.

Einstein, Atatürk'ün davetini bir Türk bilim adamına açıklamıştı.
ALBERT Einstein ile görüşen az sayıdaki Türk bilim adamlarından biri,

İstanbul Teknik Üniversitesi'nin elektrik-elektronik bölümünün

emekli hocalarından olan Prof. Dr. Münir Ulgur idi.

Profesor Ulgur, Einstein ile 1949 yılında, Birleşik Amerika'daki

Princeton Universitesi'nde biraraya gelmişti.
Prof. Dr. Münir Ulgur'un geçtiğimiz hafta
Cumhuriyet Gazetesi'nin Bilim Teknoloji Dergisi'ne yaptığı açıklama:

Einstein'in görüşme sırasında Atatürk'ü kastederek :

"Dünyanın en büyük liderine sahipsiniz.
1933'teki Üniversite Reformunuz
sırasında beni de Ülkenize davet etmişti"
dediğini naklediyor.
Bu ifadeler, Alman bilim adamlarının Türkiye'ye
doğrudan doğruya Atatürk'un talimatıyla gelmiş olduklarını göstermektedir.
Albert Einstein'in 73 seneden bu yana arşivimizde durmasına rağmen
kimselerin farketmediği bu mektubunu bulma şerefi,
dostum Mesut İlgim'a ait. Uzun seneler devam eden
profesyonel yöneticilik faaliyetinden sonra
emeklilik günlerini araştırmacılıkla geçiren Mesut Bey,
şimdi Hitler'den kaçarak İstanbul'a gelen profesörlerden olan
maliyeci Fritz Neumark'in Türkiye günlerini anlattığı
"Boğaziçi'ne Sığınanlar"
isimli eserini Almanca'dan Türkçe'ye çevirmekle meşgul.
Mesut İlgim, Einstein'in mektubunu daha önce de yayınlanan
ama az sayıda basılan bu hatıralardan hareketle,
geniş bir araştırma yapmaya başladığı sırada bulmuş.
Einstein, bundan 57 sene önceki görüşme sırasında Ulgur'e
"Biliyor musunuz, dünyanin en büyük liderine sahipsiniz" demiş
ve daveti kabul etmemesinin sebebini de
"İmkánlar çok fazla olduğu için burayı tercih ettim"
sözleriyle açıklamıştı.
Mektup şöyle :
'Ben, sadık hizmetkárınız Prof. Albert Einstein'
Ekselánsları,
'OSE' Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesorle doktorun
bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine
müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum.
Sözü edilen kişiler, Almanya'da halen yürürlükte olan yasalar nedeniyle
mesleklerini icra edememektedirler.

Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi

bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri

ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi
uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi,
birliğimize yapılan *cok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir.
Bu ilim adamları, bir yıl müddetle,
hükümetinizin talimatları doğrultusunda
kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca
hiçbir karşılık beklemeden
çalışmayı arzu etmektedirler.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla,
hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde
sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette
bulunmus olmakla kalmayacağı,
bunun ülkenize de ayrıca
kazanç getireceği
ümidimi ifade etme cüretini buluyorum.
Ekselanslarının sadık hizmetkari olmaktan şeref duyan,
Prof. Albert Einstein"*

İşte, Cumhuriyet rejiminin henüz on yaşında olduğu günlerdeki

Türkiye ile
83 yaşındaki Cumhuriyet Türkiyesi'nin arasındaki fark...

İlki, Einstein'in dostları için iş talebinde bulunduğu,

büyük gelecek vaadeden

genç bir devlet;
Diğeri ise gündemini sadece kadınlara mahsus parkların,

cüppeli namazların
yahut kadın eli sıkmanın günah olup olmadığının
tartışılır hale getirildiği bir ülke...
ALINTI